A Milli Takımımızın Avrupa Şampiyonaları Tarihi!

Mert ELAM – AJANSSPOR

EURO 2020’de İtalya, İsviçre ve Galler ile birebir kümede yer alan A Ulusal Ekibimiz tarihinde beşinci kere bu tertipte uzunluk gösterecek. Birinci olarak EURO 96’ya katılan ulusallar daha sonrasında 2000, 2008 ve 2016’da gayret etmişti. İşte bu turnuvalarda yaşananların kısa bir özeti…

EURO 96

1996 Avrupa Futbol Şampiyonası bizim tarihimizdeki ikinci büyük tertipti. Öncesinde yalnızca 1954 Dünya Kupası’nda uzunluk gösterebilmiştik.

60, 70 ve 80’li yılları pas geçtikten sonra Sepp Piontek ve Fatih Terim’le bir çıkış yakalamayı başardık.

EURO 96’da grubun başında Fatih Terim vardı. Portekiz, Hırvatistan ve Danimarka’yla birlikte D Grubu’nda yer alıyorduk. Birinci maçımız Hırvatistan’a karşıydı. Âlâ direndik lakin 86’da Vlaovic’in golüne mahzur olamayarak alandan 1-0 yenik ayrıldık. Alpay Özalan’ın Vlaovic’i düşürmemesi turnuvanın en çok konuşulan olaylarından biri olmuştu. Zati kendisi de daha sonra bu hareketi hasebiyle Fair-play mükafatına layık görüldü.

Portekiz karşısında da farklı bir senaryo yoktu. İkinci yarıda Fernando Couto’dan yediğimiz golle 1-0 kaybettik.

Son maçtaki rakibimiz Danimarka’ydı. Brian Laudrup’un iki ve Nielsen’in golleri sonucu 3-0 mağlup olduk. Bu üç maçta da dikkat çeken bahis hiç gol atamamamız ve birinci yarıları 0-0 berabere tamamlamamız oldu. İkinci yarı performansları bize değerliye mal olmuştu.

EURO 2000

Birinci tecrübesinde gol atamayan ve puan alamayan A Ulusal Grup, Belçika-Hollanda iştirakinde düzenlenen tertipte birincileri yaşadı.

Teknik yöneticilik koltuğunda Mustafa Denizli vardı. İrlanda’yı eleyip EURO 2000 bileti aldıktan sonra “İrlanda’yı yendik fakat değerli olan içimizdeki İrlandalıları yenmek” kelamıyla gündem oluşturmuştu. Bu tabir bugün bile sık kullanılır.

EURO 2000’de İtalya, Belçika ve İsveç ile B Grubu’nda yer alıyorduk. Birinci maç İtalya’ya karşıydı. Conte 52’de Gök Mavililer’i 1-0 öne geçirdi. Okan Buruk, Sergen Yalçın’ın ortasında attığı golle skoru eşitlerken Filippo Inzaghi’nin penaltısı sonucu belirledi. Birinci maçı kaybetmiştik tahminen fakat turnuva tarihindeki birinci golümüzü kaydetmiştik.

İkinci maçta rakip İsveç’ti. Henrik Larsson, Kenneth Andersson ve Freddie Ljungberg’li takımla başa baş gayret ettik fakat üstünlük sağlayamadık. Maç 0-0 sona erdi. Böylece birinci puanımızı almış olduk.

Kümenin son maçında konut sahibi Belçika’yla karşılaştık. Tıp için kazanmamız ve İsveç’in İtalya’ya kaybetmesi gerekiyordu. Ne istiyorsak oldu. A Ulusal Ekibimiz Belçika’yı Hakan Şükür’ün iki golüyle mağlup ederken İtalya da İsveç’i 2-1 yendi. Turnuva tarihindeki birinci galibiyetimizi almıştık.

Çeyrek finalde rakip bir kere daha Portekiz’di. 1996’nın rövanşı için alana çıktık fakat sonuç değişmedi. Nuno Gomes’in iki golü Portekiz’i yarı finale taşıdı. Alpay Özalan’ın erken kırmızı kartı ve Arif Erdem’in penaltı kaçırması da işlerimizi daha da zorlaştırmıştı.

Bu maçta bizim ismimize bir birinci yaşandı. Turnuva tarihindeki birinci 6 maçın hiçbirinde birinci yarı kalesinde gol görmeyen Ulusallar 44’te Nuno Gomes’in golüne mahzur olamamıştı.

EURO 2008

Adım adım üzerine koyan A Ulusal Kadromuz için EURO 2008 adeta bir ustalık yapıtıydı. Turnuvada teknik yöneticilik koltuğunda Fatih Terim oturuyordu. Portekiz, İsviçre ve Çek Cumhuriyeti ile birlikte A Grubu’nda yer alıyorduk. Geleneği bozmayıp tekrar Portekiz’le eşleşmiştik. Birinci maçta karşı karşıya geldik ve yolu sonraları Harika Lig’e düşen Pepe ve Meireles’in gollerine mani olamayarak alandan 2-0 mağlup ayrıldık. Portekiz’le Avrupa Futbol Şampiyonaları tarihinde üç kere oynayıp üçünde de gol atamadan mağlup olmuştuk. Belalımız haline gelmişlerdi adeta.

Sırada İsviçre vardı. İçimizdeki İsviçrelilerden Eren Derdiyok pası vermiş Hakan Yakın attığı golle ekibini 1-0 öne geçirmişti. İkinci yarı evvel Semih Şentürk, akabinde da uzatma dakikalarında Arda Turan sahneye çıkarak A Ulusal Grubumuzu 2-1’lik galibiyete taşıdılar.

Son maçta rakip o zamanki ismiyle Çek Cumhuriyeti’ydi. Kümeden çıkmak için matematik pek kolaydı: Kazanmak. Beraberlik durumunda averaj, atılan ve yenen goller eşit olacağı için seri penaltı atışlarına geçilecekti.

Maç tekrar istediğimiz üzere başlamadı. 34’te Koller, 62’de Plasil attıkları gollerle Çekleri 2-0 öne geçirdiler. Ancak İsviçre maçında göstermiştik, bu kadronun kolay kolay pes etmeye niyeti yoktu. Gerçekten tekrar o denli oldu. 75’te Arda Turan’ın golüyle umutlandı. 87’de Petr Cech’in büyük yanılgısında Nihat Kahveci fırsatçılığını konuşturup maçı beraberliğe taşıdı. Maçın koşulları gereği bu bile bizim için fazlayken 89’da Nihat Kahveci okullarda ders olarak okutulacak kalitede bir son vuruşla bizi sevince boğdu. Artık çeyrek finaldeydik. Fakat adrenalin dolu son dakikalara bağımlı hale gelmiştik adeta.

Hırvatistan’la 90 dakikası 0-0 biten müsabakanın son anları yeniden nefes kesmişti. Hırvatlar 119’da Klasnic’le öne geçip sevince boğulurken bizim tarafta hüzün hakimdi. Lakin çok kısa müddette toparladık. Rüştü’nün uzun topu sonrası topla buluşan Semih Şentürk sol ayağıyla çektiği şutla Pletikosa’yı mağlup etti ve maçın penaltılara kalmasını sağladı. Yeniden gazetecilerin bütün yazdıkları çöp olmuştu. Artık Türkiye’nin maç haberleri hazırlanırken erken davranılmaması gerektiğini öğrenmek durumundaydılar.

Penaltılarda baht bizim yanımızdaydı. Modric, Rakitic ve Petric vuruşlardan yararlanamadılar. Hırvatlar ismine tek sayı Srna’dan geldi. Bizde ise Arda Turan, Semih Şentürk ve Hamit Altıntop’un penaltıları yarı final için kâfi oldu.

Turnuva boyunca sakatlıklarla boğuşan ulusal grup yarı finaldeki Almanya maçına ülkü birinci 11’inden birçok eksikle ve yalnızca 16 futbolcuyla çıkabildi. Almanlar ise tam takım karşımızdaydı. Turnuva boyunca geriden gelmeyi adet edinen Ulusal Ekip bu sefer birinci golü atan taraf olmuştu. Lakin büyü bozuldu. Birinci golü atmak işimize gelmedi. Almanlar Schweinsteiger ve Klose ile 2-1 öne geçtiler. Semih Şentürk 86’da skoru eşitlese de 90’da Lahm’ın golüne mahzur olamadık ve turnuvaya yarı finalde veda ettik.

Almanya’ya kaybetsek de Geri Dönüşlerin Kadrosu olarak turnuvanın en çok konuşulan Ulusal Grubu olmayı başardık.

EURO 2016

EURO 2016 katıldığımız dört Avrupa Şampiyonası ortasında ağızlarda makûs bir tat bırakan yegane turnuva oldu. Halbuki ki her şey ne kadar hoş başlamıştı. Eleme kümesinin son maçında talihin bizim yüzümüze gülmesi için birçok senaryonun birebir anda gerçekleşmesi gerekiyordu. Gerçekten de o denli oldu. Biz de Konya’da İzlanda’yı Selçuk İnan’ın olağanüstü frikik golüyle mağlup ederek en iyi üçüncü biletiyle turnuvaya katılma hakkı elde ettik.

Yaşanan prim tartışması ise EURO 2016’nın önüne geçti. Kadronun tecrübeli futbolcularıyla Fatih Terim’in ortası açıldı. Onu dinlemiyor, kendi başlarına hareket ediyorlardı. Gazeteler prim tartışmalarını manşetlere taşıyor, ulusal ekibin performansı gölgede kalıyordu. Esasen oynadığımız birinci iki maçtaki imgemiz yaşanan tartışmaların bir sonucu olarak karşımıza çıkıyordu.

Birinci maçta rakip Hırvatistan’dı. Luka Modric’in golüyle 1-0 kaybettik. Ancak oynadığımız oyun da tatmin edici olmaktan uzaktı.

İkinci maçta güçlü İspanya’ya baş tutmaya çalıştık ancak olmadı. Morata’nın iki ve Nolito’nun golleriyle alandan 3-0’lık skorla mağlup ayrıldık. O devir İspanya’da Barcelona forması giyen Arda Turan müsabakada Türk taraftarlar tarafından ıslıkla protesto edildi.

Birinci iki maçtaki yenilgiye karşın hala kümeden çıkma talihimiz vardı. 24 grubun katıldığı turnuvada en iyi dört küme üçüncüsü de bir üst tipe yükselecekti. Bizim kazanmamız ve öteki kümelerdeki sonuçlara nazaran son 16’ya kalabilirdik. Ne de olsa buraya da zati bu türlü bir talihle gelmemiş miydik? Biz Çekleri Burak Yılmaz ve Ozan Tufan’ın golleriyle yenmeyi başardık. Başka kümelerde ise istediğimiz sonuçlar gelmeyince turnuvaya küme etabında veda ettik.

Lakin geriye dönüp bakıldığında EURO 2016’yı her daim prim tartışmalarıyla hatırlayacağız.

Ajansspor