Arda Turan: Yeniden başarabildi mi, yoksa hikayesi sona mı erdi?

Hasan BEGDİLİ – AJANSSPOR

“Televizyonun karşısına oturup her şeyini kaybetmiş insanları seyretmek neredeyse mecburiyetti.”

Şilili muharrir Alejandro Zambra, Konuta Dönmenin Yolları kitabında; bir zelzelenin akabinde yaşanan trajediye şahit olmayı bir çocuğun gözünden üstteki biçimde anlatmıştır.

Bilhassa ekranların kullanımının artmasıyla birlikte gerçeklik ve hakikat kavramları değerini kaybederken; gölgeler ve imajlar dünyası başat pozisyona gelmiştir. Şeyler hakkında söylenenler, şeylerden daha güçlü olmuştur.

İnsan da bir figürden öteki bir şey değildir. Hisleri, yanılgıları, telafi eforları, seçimleri ve isyanlarının hiçbir değeri kalmamıştır; yaşadığı trajedi bir müddet sonra keyifle izlenir hale gelir ve medya ondan alabileceği her şeyi aldıktan hiçliğin denizinde yüzmesine müsaade verir. Hele ki bu insan, toplumun geniş bir etrafı tarafından tanınıyor olmasın…

Üstün Lig’de dönemin ikinci yarısı devam ederken Arda Turan’ın sportif performansını bir kenara bırakıyorum. İnsanı öykünün öznesi haline getiriyorum: “Arda Turan, Galatasaray’a ne kattı” ya da “Gelecek dönem da bu kadroda kalmalı mı?” üzere soruları önemsemiyorum. Bir şeye odaklanıyorum. Birdman’ın gölgesindeki Arda Turan.

Alejandro Gonzalez Inarritu’nun 5. uzun metraj sineması olan ‘Birdman ya da Cahilliğin Umulmayan Erdemi’ modası geçmiş bir aktörün (Riggan Thomson) kendisini yine kanıtlama isteğine odaklanır. Ya da sinemadaki tiyatro eleştirmeni Tabitha Dickinson’ın da dediği üzere o, aktör değil yalnızca bir ünlüdür.

Daima içsel bir ‘öteki’ ile gayret eden Riggan için sinema ‘Bu çöplüğe ilişkin değiliz’ repliğiyle başlar.

Riggan’ın kendini ispat yolu bir vakitler canlandırdığı Birdman’la tıkanmıştır. Birdman’ın sesi sinema boyunca Riggan’ın alter egosu olarak başının içindedir. Ve Birdman’ın yapmak istediği tek şey eski hoş günlere, anılara tutunmak ve yeniyi yok saymaktır. Hatta Riggan’ın Raymond Carver’dan esinlenerek sahnelemeye çalıştığı ‘Aşk Hakkında Konuşmalıyız’ imalini hiçleştirme gayreti içindedir. Lakin modası geçmiş aktör/ünlü hayatındaki her şeyi riske ederek ve kaybetmeyi de göze alarak bu Broadway oyununa odaklanmıştır.

Riggan gayesini ise avukatına şu biçimde açıklamıştır: “Amaç hürmet görmek ve onaylanmak.” Yani insanın kendini gerçekleştirmesi. Olmak istediği şeyle olduğu şey ortasındaki boşluğu doldurmak. Ya da bir vakitler olduğuna inandığı şahsa yine kavuşmak. Sonuçta Riggan’ın hasreti kendisinedir bu da pek doğaldır. Dante’nin söylediği ışık meblağ bize: “Yaşam yolumun ortasında karanlık bir ormanda buldum kendimi.” Ve karanlığın aydınlığına dönüşmesi için Riggan’ın yapması gereken kendisiyle hemhal olacağı yolu bulmaktır. Bu sebeple Riggan’ın Broadway eleştirmeni Tabitha Dickinson, kızı, eski karısı ve Mike Shiner ile yaşadığı tansiyon bir mühlet sonra omurdaki yerini bulmaya yardımcı olacaktı.

Pekala Riggan Thomson ile Arda Turan’ın ortak paydası ne?

9 Haziran 2006’da Galatasaray Şampiyonlar Ligi ön eleme maçında Ali Sami Yen Stadyumu’nda Mlada Boleslav’ı 5-2 yener. Sarı kırmızılı ekibin o maçta 2 golünü atan 66 numaralı sol kanat oyuncusu herkesin dikkatini çeker: Arda Turan.

Şimdi birinci maçındaki performansı bir yıldızın parladığına işaretti. Kadim uygarlık öykülerinde kutlu doğum vakitlerinde, tabiat kendi lisanında birtakım işaretler sunardı insanlara. Teşbihte yanılgı olmaz: Arda Turan için Mlada Boleslav maçı kadim bir öykünün sunumu üzereydi.

O maçtan 2 yıl sonra Arda Turan, EURO 2008’de yarı finale yükselen Türkiye’nin en değerli yapıtaşlarından biri oluyordu. Ve Arda Turan, Avrupa grupları için de yapılması gereken bir transfer atağına dönüşüyordu. Fakat Galatasaray’da daha yazması gereken bir kıssası vardı.

2009 yılında Arda Turan, 22 yaşındayken Hagi’nin 10 numarasını aldı ve grup kaptanı olarak belirlendi. Tahminen de pedagojik bir yanılgıydı bu. Çünkü bu periyotlarda Arda Turan ile taraftarların ortası açılmaya başlandı. Galatasaray 2009-2010 ve 2010-2011 dönemlerinde beklentinin altında kaldı. Sorumlulardan biri de kaptan Arda Turan’dı… 2011 yaz devrinde Fatih Terim’in kadroya 3. kez teknik yönetici olarak gelmesiyle Galatasaray, Anka Kuşu misali küllerinden doğacaktı. Ve bu ekibe Arda Turan’ın neler katacağı hayal ediliyordu; taraftarı heyecanlandırıyordu.

Fakat Arda Turan için Atletico Madrid’den gelen teklif kabul edilir. 2006 yılında başlayan yükseliş İspanya’da tepeyi bulacaktır. Bir defa başladı mı tepeye seyahat, durmak yoktur. İleriye yanlışsız yapılan tek istikametli seyahatin tek bir sorunu vardır: Tepe yaşanılacak yer değildir, şöyle bir uğranılacak yerdir lakin bunun için şimdi erken…

Atletico Madrid’de Diego Simeone ile birlikte gösterdiği performans ve gruba sunduğu katkının akabinde Barcelona’nın transfer iştahını artırır. 2015 yılında Arda Turan, Barcelona’nın yolunu meblağ.

Bu transfer trajik bir kıymete sahiptir. Arda Turan’ın Barcelona’ya transferi Avrupa’da yükselen bir paha olduğuna işaret ederken; Türkiye’de durum tam aksisi istikametindedir. 2015 yazından itibaren Arda Turan’a Türkiye’deki bakış giderek negatifleşecektir. Ancak Galatasaray taraftarı ile ortasındaki özel bağ, varlığını sürdürüyordur.

Ta ki Barcelona’nın transfer yasağı sebebiyle 6 ay futbol oynamayacak Arda Turan’ın Galatasaray hakkında söylediği transfer kelamlarına kadar:

“Barcelona’ya geldik, ben kulübe ve bu kadar yatırıma sadakat göstermek için kiralık gitmedim. Galatasaray kiralamak istedi. Orada yapılan teklif makus ve komikti. Lakin ne yapalım Galatasaray’ı seviyoruz.”

Ve akabinde… A Ulusal Kadro’nun EURO 2016’da yaşadığı ve kimsenin bilmediği ancak birçok kişinin, herkes ne yaşandığını biliyor diyerek ima ettiği prim tartışması… Arda Turan tekrar başroldeydi. Galatasaray’ın efsanesi Fatih Terim’le aykırı düşmesi, uçakta Bilal Meşe’nin darp edilmesi derken Arda Turan; Riggan Thomson’ın karbon kopyasına dönüşür. Bir vakitlerin başarılı futbolcusu denir! Tepeden kendi kendini uzaklaştırır.

Barcelona onu takımda düşünmediği vakit Galatasaray, Arda Turan’ı istemez. Ve yolu Türkiye’de Başakşehir’e düşer. Çok sevdiği Galatasaray taraftarlarınca ıslıklanır. Başakşehir’de futbol oynarken Yaşar Kemal Uğurlu’yu itmesi ve müzikçi Berkay ile yaşadıkları: Artık futbolun Arda Turan’ı terk ettiği herkesçe kabul edilir.

2016’nın akabinde duraklama devrine giren mesleği; tıpkı Riggan Thomson’u anıştırır. İşte o vakit yine varolma süreci kendini gösterir. Ve bir vakit onun tutkuyla bağlı olduğu, bir gün tekrar dönmek istediği Galatasaray; tıpkı Riggan’daki “Aşk Hakkında Konuşmalıyız” yapıtı üzere ormandaki karanlığı aydınlığa çevirmek için bekliyordu. Hayat tek istikametli değildir, hayatın biricik olmasının en büyük sebebi tahminen de kendisini daima yenilemesidir: İnsan yanılgısını telafi edecek fırsatı neden bulamasın?

22 Kasım 2019’da Arda Turan, Başakşehir formasıyla Türk Telekom Stadyumu’na konuk olur ve bu maç öncesinde eski teknik yöneticisi Fatih Terim’in elini öper. İkili ortasındaki tüm kırgınlıklar böylelikle geçer ve Arda’nın tek isteği çok sevdiği Galatasaray’a geri dönmektir. Lakin bu o kadar kolay olmaz… Zira tepeden inmiş değil, kendisini uzaklaştırmış biridir Arda Turan.

Fatih Terim ile Arda Turan ortasındaki sıkıntıları çözülmesinden yaklaşık 9 ay sonra, eski yıldız futbolcu Galatasaray’la kontrat imzalar.

14 Ocak 1950’de İtalyan muharrir Pavese’nin de günlüğüne yazdığı üzeredir durum: “İstek, hasret, bir şeyi almak, yapmak, yeni bir şeye sarılma dürtüsü. Yine başarabilir miyim?”

Pekala yine başarabildi mi yoksa öyküsü sona mı erdi? Bunu biz bilemeyiz: Arda Turan yazmaya devam ediyor.